fbpx
shutterstock_104586299-1200x800-1.jpg
13/Kas/2020

Kışı İlaçsız Geçirebilmeniz İçin 10 Öneri

Kışın hafif bir hastalık anında soğuk algınlığı ilaçlarına sarılmak istemeyenlere, acile iğne veya serum için gitmeyip bir an önce iyileşmek isteyenlere altın değerinde öneriler
1-) Eskiler ne güzel demiş bir terlersen geçer diye. Yapılan çalışmalarda soğukluğun vücuttan en iyi atılım şeklinin terleme olduğu gösterilmiştir
2-)Bal, zencefil, zerdeçal, adaçayı, ıhlamur, nane, ud-i hindi ile kendimize bir atom yapabiliriz
3-)Soğan ve sarımsak doğal antibiyotiktir. Hastalık anında bolca tüketilmelidir
4-) Propolis enfeksiyonla savaşta çok güzel bir destektir
5-) Soğuk sıkım pekmez ve kavrulmamış tahin vücudu ısıtır
6-) Tarhana, kelle-paça gibi mineralli çorbalar hastalık anında iyileşmeyi hızlandırır
7-) Hastalık anında eğer iştahınız kapalı ise gereksiz yemek yemek için uğraşmayın. Çünkü vücut enfeksiyonlar ile savaşmak için iştahınızı kapatmıştır. Sıvı tüketimi de vücudun ihtiyacı kadar olmalıdır. Bilinenin aksine çok sıvı tüketimi iyileşmeyi geciktirir
😎 Doğal kaya tuzu enfeksiyonla savaşta mineralleriyle çok güzel bir destektir. Hastalık anında kullanımı belirli ölçüde arttırılabilir
9-) Hastalık anında çok uyumadan dinlenmek gerekir. Çok uyku vücudu soğutur iyileşmeyi geciktirir
10-) Vücut sıcak olmalıdır ama akciğerlere temiz soğuk hava çekmek akciğer korunmasında çok etkilidir

Hekimlik Hasta İlaç Eşleştirmesi Değildir

Sadece kimyasal ilaçlarda değil bitkisel ilaçlarda ya da diğer geleneksel veya modern tedavi yöntemlerinde de aynı durum geçerli
İnsanı dinlemeden veya dinleyemeden belirli kalıplarla tedavi vermek
Tabi hiçbir ağrı çekmeden anında iyileşmek isteyen hastalar, her bir şikayeti için ayrı ayrı ilaç isteyen hastalar, en ufak burun akıntısında hastaneye koşan hastalar bu şekil tedavileri tetikliyorlar
Arabalar için kötü tamirciye denk gelmiştir herkes. Tam sorunu anlamadan bir parçayı değiştirirler. Araba sonra tekrar arızalanır eğer ehil bir usta bulabilirseniz asıl sorunu tespit eder ve belki küçük bir dokunuşla işinizi halleder.
İnsan da işleyen bir sistem. Eğer vücudun hastalık ve sağlık hallerini tam kavrayıp asıl bozulan sistemi tespit edebilirsek şifa bize uzak değildir

Hastalıklar Mı Arttı, Tanı Yöntemleri Mi Daha İyi?

“Aslında hastalıklar artmadı sadece tanı yöntemleri arttı” bize kabul ettirilmeye çalışılan bir dayatma.
Bu güneşi balçıkla sıvamak ve sorunları görmezden gelmektir
Eğer kanser eskiden de vardı gelişmiş tanı cihazlarımız yoktu ise, bu “eskiden de olan” kanserler ilerleyip tüm vücudu sardığında da mı tanı koyamıyorduk? Tanı koyamadığımız kanserli hastalar bir gece ansızın uykularında ölüp nedeni bilinmez ölümler arasına mı kaydediliyordu?
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktiviteli çocuklar vardı da ne olduğu anlaşılamıyor muydu?
Astımlı çocuklar nefes krizlerine giriyor da bir sırtını dinleyen çıkmıyor muydu?
Evet bazı hastalıklar modern görüntülemeler ile daha iyi tespit ediliyor ama asıl artan hastalıklar
Bunun başlıca nedenleri ise
📌Hareketsiz, stresli yaşam
📌GDO’lu hibrid tohumlar
📌Toprağa boca edilen kimyasallar
📌Fazlaca kullanılan kimyasal ilaçlar
📌Çok ürün üretme hırsıyla gıdalarda kullanılan katkı maddeleri
📌Endüstriyel yaşam
📌Hava kirliliği

Kabızlığı Ciddiye Alın Vücudunuz Kokuşmasın

📌Kabızlık bağırsaklardaki atıkların atılamamasıdır
📌Atıkların oluşturduğu toksinler her geçen zaman içinde daha zehirli bir gaz oluştururlar
📌Çöpleri atmadığımız zaman oluşan kokular gibi bağırsaklarımızda da çürümeler olur
📌Vücudumuzun temizliğinden sorumlu ana organlarından birisi karaciğerdir. Karaciğer atıkların bir kısmını safra yolu ile bağırsaklara atar. Eğer kabızlık nedeni ile yol tıkalı ise toksinler yeniden emilerek bedeni zehirler
📌Kabızlığın en önemli nedenlerinin başında gerginlik ve stres gelir
📌Kabızlık için keten tohumu, gün kurusu kayısı, zeytinyağında beklemiş incir, bol sebze meyve, fayda sağlar
📌Kabızlık durumunda süt ve süt ürünleri, beyaz ekmek, hazır gıdalar, kızartmalar, kırmızı et, çikolatadan uzak durmak gerekir

Şeker Kapanı Nedir Nasıl Kurtulunur?

Rafine şekerli gıdaları, abur cuburları, işlenmiş karbonhidrat içeren ekmekleri, pastaları, börekleri yedik

Bunlar bağırsaklardan hızlı emilirler ve kan şekerimizi istemediğimiz hızda yükseltirler

Yükselen kan şekerine karşın pankreastan insülin hormonu salgılanır

Kan şekeri hızla yükselip, üzerine insülinde hızlı tepki verince bu sefer kan şekeri hızla düşer

Düşen kan şekeri etkisiyle yeniden şekerli gıda yeme ihtiyacı oluşur

İşte buna Şeker Kapanı diyoruz. Karnımız toktur ama kan şekerimiz düştüğü için yalancı bir açlık yaşarız

Sürekli acıkıp birşeyler yeme ihtiyacı duyuyorum diyenlerin yaşadığı durum budur

Peki Şeker Kapanından nasıl kurtuluruz?

Öncelikle rafine şekerli gıdalar, rafine unlu gıdalardan uzak durmalıyız

Tüm yemeklerde bolca salata, yeşillik bulundurmalıyız. Lifli besinler emilimi yavaşlatırlar ve kan şekerinin hızlı yükselmesini önlerler

Yemeklerle beraber Ev yapımı yoğurt tüketilmesi de kan şekerini düzenler. Fakat özellikle et ürünleri ile beraber yoğurt değil yeşillikler tercih edilmelidir

Bir diğer çözüm yolu ise yemek sonrasında bir yemek kaşığı kadar doğal sirkeyi bir bardak su ile beraber içmektir

Sirkeli su yemek sonrasında safra salgılanmasını dengeler, sindirim artıklarını temizler, yemek sonrası yorgunluğu azaltır

Hastalar Neden İyileşemez

İyileşeceğine inanmamak
İnsanları iyileşemeyeceklerine ve ömür boyu hasta kalacaklarına o kadar ikna ettiler ve o kadar karamsarlığa sürüklediler ki tam şifa kavramı unutuldu, iyileşmeye inanç kalmadı

🔦Doğru tedavilere ulaşamamak
Baskılayıcı, bedene saygı duymayan, fıtrata ters tedaviler yerine onarıcı, bedenin iyileşmesini destekleyen, fıtrata uygun tedaviler ile şifaya ulaşmak daha olasıdır

🔦Doğru teşhisin konulamaması
Oldukça karmaşık hastalık isimlendirmeleri ile asıl odak kaçırılmaktadır. Hastalığın gerçek nedenleri tespit edilememektedir.

🔦Kişiye özgü olamamak
Tanı ve tedavi kişiye özel olmalıdır. Hastalık isimleri değil kişiler tedavi edilmelidir

🔦Hekimin kendi verdiği tedaviye inanmaması
Size ilaç vereceğim ama bu sizi iyi etmeyecek, ömür boyu bunu kullanmanız gerekecek. Bir de sizde şu ilacı deneyelim diyerek şifaya ulaşılmaz. Hekim verdiği tedavinin arkasında durabilmelidir

🔦Hasta-Hekim iletişim eksikliği
Karşılıklı güven, düzenli takip ve yeterli süre önemlidir. Bir hastaya 6-7 doktor tarafından öneri verilerek, en fazla 5 dakika ayrılarak ve bütüncül bir değerlendirme yapmadan şifayı elde etmek güçtür

🔦Ruhun tedavi edilmemesi
Şifa bedenle beraber ruhun tedavisidir. Sadece bedenin tedavi edilmesi eksik kalır. Ruhun tedavisi 3-4 tane psikiyatrik ilaçla yapılamaz. Ruhsal travmalar tespit edilmeli ve doğru yaklaşım yapılmalıdır

🔦Hastaların rahatlarını bozmaması
Hastalar sadece ilaçla iyi olacaklarını düşünürler. Kendileri emek göstermezler. Tüm yükü hekime verirler. Bilinmelidir ki şifa emek ister, gayret ister. Hayat tarzı değişikliği yapmadan, beslenme düzenini değiştirmeden hareketsiz yaşamdan uzaklaşmadan şifa zordur
Hastalar bilselerdi kronik hatalar kronik hastalıkları yapar, o zaman belki rahatlarını bozarlardı

🔦Şifanın nasip olmaması
Hastalıkların farklı veriliş hikmetleri vardır. Doğru tedavi, doğru yaşam tarzı değişikliği ile iyileşmenin garantisi yoktur. Şifayı gerçek sahibinden isteyerek, sabırla inanılan tedaviye devam edilmelidir

Kronik Yorgunluk Nedir?

Ne olacak bu yorgun insanların hali🤷‍♂️
Sürekli halsiz ve bitkin hisseden, yatak istirahati ile geçmeyen yorgunluğu olan, devamlı uyku hali bulunan, sersemlik, odaklanma güçlüğü ve depresyon hali yaşayan, kas, eklem ve baş ağrıları olan çokça hasta var
.
Hastalar bu şikayetlerle hastaneye başvuruyorlar
Eğer laboratuvar testleri ile belli olan hastalıkları yoksa (ki genellikle olmuyor) birkaç öneri ile eve gönderiliyorlar.
Sen benim hastam değilsin denilerek başka bir bölüme paslanıyorlar🤦‍♂
.
Halbuki kronik yorgunluk birkaç öneri ile geçiştirilemeyecek kadar ciddi, vücudun verdiği çok önemli ve değerli bir tepkidir
.
Yorgunluk çoğu zaman vücudun toksinler ile (yani atıklar ile) başa çıkamadığını gösterir
.
Otomatik sistemler ile üretim yapan bir fabrika düşünelim. Fabrika işleyişinde problem olduğunda üretim hemen durmaz. Aksamalar başlar. Üretimde yavaşlama görülür, hatalı ürünler çıkar. Fabrikanın tamamen üretim yapamayacak hale gelmesi yani iflas etmesi seneleri alır
👌👌👌
Bu gecikmeyi, hatalı ürünleri yani genel olarak yavaşlamayı ben insan vücudunda yorgunluk olarak değerlendiriyorum
👌👌👌
İşini iyi yapan bir endüstri mühendisi fabrikaya baksa aksayan yönleri tespit eder ve doğru müdahale ile yavaşlamayı giderir
Aynı şekilde insan vücudunda da bir yavaşlama, yorgunluk ortaya çıktığında ciddi şekilde değerlendirilmeli ve aksayan yönler tespit edilmelidir.
Eğer tespit edilemezse sürecin sonucu tansiyon, şeker, romatizma, depresyon gibi kronik hastalıklardır
Benim kronik yorgunluk hastalarımda kontrol ettiğim ve müdahale edip sonuç aldığım nedenler şunlar
🔑Sindirim problemleri
🔑Vitamin, mineral eksiklikleri
🔑Tiroid Problemleri
🔑Ruhsal Travmalar
🔑Hormonal dengesizlikler
🔑Kalitesiz ve toksik beslenme
🔑Enfeksiyonlar
🔑Detox mekanizmalarında bozulma

Neden sürekli yorgunum ?
Yorgunluğun, vücudumuzun hastalıklardan önce önemli bir mesajı olduğundan bahsetmiştik
Vücudumuz doğru gitmeyen birşeyler var, ben artık başa çıkamıyorum demektedir
Peki bunun nedenleri neler olabilir?
.
👓Doğru çalışmayan sindirim sistemi
Gıdalarda emilim problemi oluşacağı için karnımız doymuş gibi olsa da hücrelerimiz aç kalacaktır ve haliyle yorgunluk görülecektir
.
👓Eksik olan vitamin, mineral eksiklikleri
Vitamin ve mineraller vücut sistemlerinin doğru çalışabilmesi için elzemdir. Özellikle enerji üretme sistemindeki aksaklıklar bize yorgunluk olarak döner
.
👓Tiroid Bezi düzensizlikleri
Tiroid bezi vücudun orkestra şefidir. Şef yavaşlarsa tüm orkestra yavaşlar.
.
👓Ruhsal bunalımlar, stresler
İnsan fiziki beden ve ruhsal bedenden oluşmuştur. Ruhsal bedende travma varsa fiziki bedende yorgunluk olarak kendini belli edebilir
.
👓Hormonal Dengesizlikler
Yorgunluğu oluşturan etmenlerin en önemlilerinden birisi de hormonal dengesizliklerdir. Özellikle kadınlarda düzenleme şarttır
.
👓Kalitesiz, zararlı gıdalarla beslenme
Vücudumuzu çöp yığınına dönüştürüp yorgun bırakır. Vücut atıkları atabilmek için enerjisinin çoğunu boşa harcar. Atıklar zamanla toksin temizleme sistemini de bozarlar. Böylece kısır bir döngü oluşur. Vücutta zararlı birikim devam ettikçe de yorgunluktan kurtulanamaz
.
👓Enfeksiyon
Nasıl grip, nezle olduğumuzda halsiz düşüyorsak, vücutta uzun süreli bir enfeksiyon varlığında yorgunluk görülür.

Güç ve Umudumu Nereden alıyorum?

Hastalarım benim için çok değerliler

Allah (c.c)’nun Şafi isminin aracısı olarak bizi tercih etmeleri bana çok önemli bir sorumluluk yüklüyor🙏
.
Bu anlamda çoğu zaman uzun mesailer olsa da hastalarımın iyileşme müjdesi yorgunluğumu alıyor👏
.
Bu sorumluluk altında bana ve hastalarıma güç ve umut veren iki hadis-i şerifte Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor
👇👇👇
“Allah Teâlâ Hazretleri hastalığı da ilacı da indirmiştir. Ve her hastalığa bir ilaç var etmiştir. Öyleyse tedavi olun. Ancak haram olan şeyle tedavi olmayın.” [Ebu Dâvud, Tıbb 11, (3874).]
👇👇👇
“Şâfi-i Kerim Allah Teâla Hazretleri, her ne hastalık indirmişse onun devasını da indirmiştir.” “Tek bir hastalığın ilacı yoktur.” “İhtiyarlık!”
.
Peygamber efendimiz böyle buyururken daha hasta kapıdan girmeden bu hastalığın tedavisi yoktur diyenlere ben anlam veremiyorum

Bütüncül Tıbba Göre Bazı Laboratuvar Değerleri

Kişiye özgü tedavi uygulayabilmek için kişiye özgü tanı şarttır
Bu anlamda hastalarımda laboratuvar testlerini de kullanıyorum
Bazı Laboratuvar değerlerinde hedef olarak aşağıdaki aralıkları takip ediyorum
D vitamini 👉 80-100 ng/ml
B12 vitamini👉800-1000 pg/ml
Magnezyum👉 > 2,1mg/dl
Çinko 👉>100 mg/dl
Folik Asit 👉9-12 ng/ml
TSH 👉 1-2,5 mU/l
Serbest T3 👉3-4,2 pg/ml
Serbest T4 👉1-3,1pg/ml
Trigliserid 👉80-100 mg/dl
GGT 👉9-16 U/L
Ferritin 👉40-70 mg/L
Demir 👉 40-50 mg/dl
HbA1c 👉%4.8-5.4
Açlık İnsülini👉 3-5 mg/dl
Açlık Kan Şekeri👉70-100 mg/dl
Ürik Asit 👉 3-5.5 mg/dl

İnsanlar Neden Hasta Olur ?
Hastalıklar almış başını gidiyor. Belli yaş üzerinde hasta olmayan elle gösterilir hale geldi. Çocuklar deseniz ayrı bir girdabın içinde

Hal böyle iken bu soru daha da önemli hale geliyor
Ben neden bu hastalığa yakalandım diye düşünen kaç kişi gördünüz?
Veya bir hekimin bir hastasına acaba neden hasta oldunuz diye sorduğuna hiç denk geldiniz mi?
‘Sorular, cevaplardan daha önemlidir!’
Çünkü sorular bilgiyi gizlendiği yerden çıkartmaya yarar
Ben de bu soruyu sordum ve bulduğum cevapları aşağıya yazdım. Her bir başlık uzunca tartışılabilir. Nedenler fazlasıyla çoğaltılabilir
Bu konuda sizin de düşüncelerinizi merak ediyorum
Zira neden hasta olunduğunu bulabilirsek tedavi çok daha kolay olacaktır

-/Biyokimyasal bozulmalar
-/Mizaç bozulmaları
-/Fıtrat bozulmaları
-/Beslenme bozuklukları
-/Uzunca süre tekrar edilen hatalar
-/Hakedişler
-/Temizlenme
-/Kronik toksin maruziyeti
-/Ruhsal travmalar
-/Yükseltme
-/Ailevi huzursuzluklar

Hastalık Yanılgısı Nedir?

Kronik hastalar bu yazı sizin için (Yani Türkiye’nin yarısından çoğu için)
! Birileri sizi kandırıyor
Dr. Jeffrey S. Bland menşeili bir kavramdan bahsedeceğim
“The Disease Delusion”
Türkçeye Hastalık Yanılgısı, Kuruntusu, Aldanması diye çevirilir
Kronik hastalık tanıları bir aldanmadır, yanılgıdır
Şöyle anlatalım
3 adet başı ağrıyan hasta. Hastaneye gittiler ve migren tanısı aldılar
Tedavi olarak da 3 hastaya da ağrının derecesine göre ağrı kesici reçete edildi
Eve geldi bu kişiler ve sordular ne oldu?
Cevap: Ben migren hastasıymışım
Eee migren tanısı almak bu hastaya ağrı kesici almaktan başka ne kazandırdı
Hiçbir Şey
Bir de bu kişilerin bütüncül tıp ile ilgilenen bir hekime gitmiş olduğunu düşünelim
Hekimin hastalardan birine sindirim problemine bağlı baş ağrısı, birisine hormonal dengesizliğe bağlı baş ağrısı, diğerine de toksinlere bağlı baş ağrısı tanısı koyduğunu düşünelim
Bu kişilere yine eve gittiğinde sordular ne oldu?
Ben de sindirim problemine bağlı baş ağrısı varmış
Hmmmm
O zaman sindirim problemi çözülürse baş ağrısı gider
Bakın ikisi ne kadar farklı sonuç doğurdu
Hastalık yanılgısı ilaç sektörünün, modern tıbbın işine gelir
Kişi derse ben de migren var
O zaman bunun tedavisi bellidir ağrı kesici
Ama derse ben de sindirime bağlı baş ağrısı var
Onun da tedavisi ağrı kesici değil, sindirimi düzeltmektir

Vücudumuza saygı duymak nedir?
.
Bir çocuk düşünelim. 7-8 yaşlarında biraz yaramaz, etrafı kırıp döken bir çocuk🙇‍♀️🙇
.
Annenin böyle bir çocuğa yaklaşımı nasıl olmalıdır? Şefkatli bir şekilde neden böyle davranmaması gerektiğini anlatır. Neden yaramazlık yaptığını düşünerek nedenleri ortadan kaldırmaya çalışır. Olumlu davranışları daha çok öğreterek olumsuzları azaltmasını dener. 🙋🙋
Veya hafif, öğretici cezalarla bu davranışlarından uzaklaşması için çabalar
.
Bunlar şefkatli aklı başında bir annenin yapması gerekenlerdir
.
Peki çocuk her yaramazlık yaptığında çocuğu tekme tokat döven anneye ne denir?🤦‍♀️🤦‍♀️
.
Anne böyle davransa çocuğun gelişimi nasıl etkilenir?🤷‍♀️🤷‍♀️
.
Çocuk belki belirli bir süre korkudan yaramazlık yapamaz ama sonra çocukta bıraktığı travma neticesinde gelişimi çok daha kötü etkilenir. Geri dönüşümsüz etkiler bile bırakabilir
.
Aynı şekilde;
Tansiyon yükselince tekme tokat tansiyonu düşürmeye çalışmak, baş ağrısına ağrı kesiciler ile şiddet uygulamak, enfeksiyonlara antibiyotikler ile saldırmak bu şefkatsiz annenin davranışları gibidir
.
Belirli bir süre baskılasa da sonuçta vücut sarayı büyük zarar görür
.
Vücudumuza saygı duymak dedik
.
Saygı şiddet ile olmaz, saygı şefkat ile olur
.
Saygı desteklemek ile olur baskılamak ile değil…

Doğru Referans Nasıl Olur?Gelin  bir özeleştiri yapalım
Kandilden yanımıza kâr olarak kalsın
Hastalık veya sağlık durumunda otoriteler ne demiş, bilim adamları ne buyurmuş, amerikan bilmem ne akademisi ne söylemiş, son güncel kılavuzlar ne öneriyor diye araştırmanın yanında
.
Peygamberimizin bu konudaki yaklaşımı nasıldı veya nasıl olurdu diye düşünüyor muyuz?
.
Belki böyle bir bakış açısı yakalayabilirsek ibadeti bize yoga olarak geri sattıklarında
“Vay be adamlar neler bulmuş” demeyiz de “Bunu ben zaten yapıyorum” deyip gülüp geçeriz


shutterstock_104586299-1200x800-1.jpg
13/Kas/2020

Kışı İlaçsız Geçirebilmeniz İçin 10 Öneri

Kışın hafif bir hastalık anında soğuk algınlığı ilaçlarına sarılmak istemeyenlere, acile iğne veya serum için gitmeyip bir an önce iyileşmek isteyenlere altın değerinde öneriler
1-) Eskiler ne güzel demiş bir terlersen geçer diye. Yapılan çalışmalarda soğukluğun vücuttan en iyi atılım şeklinin terleme olduğu gösterilmiştir
2-)Bal, zencefil, zerdeçal, adaçayı, ıhlamur, nane, ud-i hindi ile kendimize bir atom yapabiliriz
3-)Soğan ve sarımsak doğal antibiyotiktir. Hastalık anında bolca tüketilmelidir
4-) Propolis enfeksiyonla savaşta çok güzel bir destektir
5-) Soğuk sıkım pekmez ve kavrulmamış tahin vücudu ısıtır
6-) Tarhana, kelle-paça gibi mineralli çorbalar hastalık anında iyileşmeyi hızlandırır
7-) Hastalık anında eğer iştahınız kapalı ise gereksiz yemek yemek için uğraşmayın. Çünkü vücut enfeksiyonlar ile savaşmak için iştahınızı kapatmıştır. Sıvı tüketimi de vücudun ihtiyacı kadar olmalıdır. Bilinenin aksine çok sıvı tüketimi iyileşmeyi geciktirir
😎 Doğal kaya tuzu enfeksiyonla savaşta mineralleriyle çok güzel bir destektir. Hastalık anında kullanımı belirli ölçüde arttırılabilir
9-) Hastalık anında çok uyumadan dinlenmek gerekir. Çok uyku vücudu soğutur iyileşmeyi geciktirir
10-) Vücut sıcak olmalıdır ama akciğerlere temiz soğuk hava çekmek akciğer korunmasında çok etkilidir


shutterstock_104586299-1200x800-1.jpg
13/Kas/2020

Hastalık Yanılgısı Nedir?

Kronik hastalar bu yazı sizin için (Yani Türkiye’nin yarısından çoğu için)
! Birileri sizi kandırıyor
Dr. Jeffrey S. Bland menşeili bir kavramdan bahsedeceğim
“The Disease Delusion”
Türkçeye Hastalık Yanılgısı, Kuruntusu, Aldanması diye çevirilir
Kronik hastalık tanıları bir aldanmadır, yanılgıdır
Şöyle anlatalım
3 adet başı ağrıyan hasta. Hastaneye gittiler ve migren tanısı aldılar
Tedavi olarak da 3 hastaya da ağrının derecesine göre ağrı kesici reçete edildi
Eve geldi bu kişiler ve sordular ne oldu?
Cevap: Ben migren hastasıymışım
Eee migren tanısı almak bu hastaya ağrı kesici almaktan başka ne kazandırdı
Hiçbir Şey
Bir de bu kişilerin bütüncül tıp ile ilgilenen bir hekime gitmiş olduğunu düşünelim
Hekimin hastalardan birine sindirim problemine bağlı baş ağrısı, birisine hormonal dengesizliğe bağlı baş ağrısı, diğerine de toksinlere bağlı baş ağrısı tanısı koyduğunu düşünelim
Bu kişilere yine eve gittiğinde sordular ne oldu?
Ben de sindirim problemine bağlı baş ağrısı varmış
Hmmmm
O zaman sindirim problemi çözülürse baş ağrısı gider
Bakın ikisi ne kadar farklı sonuç doğurdu
Hastalık yanılgısı ilaç sektörünün, modern tıbbın işine gelir
Kişi derse ben de migren var
O zaman bunun tedavisi bellidir ağrı kesici
Ama derse ben de sindirime bağlı baş ağrısı var
Onun da tedavisi ağrı kesici değil, sindirimi düzeltmektir

 


shutterstock_104586299-1200x800-1.jpg
13/Kas/2020

Kalbimiz günde yaklaşık 100.000 kez atar ve ortalama 7-8 ton kan pompalar. Hücrelerimizin tüm ihtiyaçlarını kan aracılığıyla ulaştırılmasını sağlar. Sağlam çalışmayan bir dolaşım sisteminde hücreler aç kalacağı için hastalıklar oluşmaya başlar. Kalp kasımız ömür boyu dinlenmeyen tek kasımızdır Hastalarımda dolaşım sistemi sağlığını özellikle sorgularım
Halk arasında da kalbi desteklediği bilinen ama tam nasıl etki ettiği bilinmeyen, doğru bilgi ile faydalarını daha iyi hissetmenizi sağlayacak, bir hekim bakış açısıyla önemli bir bitkiden bahsedeceğim.
Alıç geleneksel tıpta kalp sağlığı için yüzyıllardır kullanılır. Modern tıbbın da alıcın etkilerini fark etmesi ile yüzlerce çalışma yapılmıştır. Hatta Alıç 2019 yılında Almanya’da prestijli bir üniversitede yılın bitkisi seçilmiştir
Kabaca söylemek gerekirse Alıç kalbi çok seviyor.
Alıç kalbi güçlendirir, kanın daha kuvvetli pompalanmasını sağlar
Kalbi besleyen koroner damarların gevşeyerek damar direncinin düşmesini, böylece kalbin daha rahat çalışmasını sağlar
Fazlası kalp için zararlı olan ACE enzimini düzenler
Kalpteki ritim bozukluklarını dengeler
Damarlarda gevşeme yaparak tansiyonu düşürücü etki yapar
Yapılan bir çalışmada 1476 kalp yetmezliği hastasına günlük verilen alıç ekstresi ile 4. ve 8. hafta sonunda kalp yetmezliği semptomlarında %66 oranında azalma meydana gelmiştir.
Ortalama kan basıncı 160/89’dan 150/85’e düşmüş ve aritmilerde azalma olmuştur
Yine yapılan başka bir çalışmada Alıcın kalp yetmezliği olan 78 hastanın sabit bisiklet üzerindeki dayanıklılıklarını ve dayanma güçlerini belirgin biçimde arttırdığı tespit edilmiştir. Hastalarda daha az yorgunluk ve daha az nefes darlığı görülmüştür
Alıç genel olarak bu etkilerini hiperozit, viteksin, rutin,ramnozit, kateşol ve epikateşol gibi etken maddeler ile yapar
Peki Alıcı nasıl kullanabiliriz?
Kalp hastalarının doğru bir tedavi için hekim kontrolünde ekstre şeklinde kullanmaları daha doğru olacaktır
Genel kullanım amaçlı Alıcın yaprak ve çiçekleri 1.5-2 gr olacak şekilde günde 2-3 kez çay olarak tüketilebilir.
Alıç meyvesi, sirkesi ve doğal marmelatları yine bu etkileri görmek için tüketilebilir


shutterstock_104586299-1200x800-1.jpg
13/Kas/2020

Hasta Olmak İçin Bu ilaçlar Yeter!

Ahmet Bey’in hikayesi hepinize çok tanıdık gelecek
40’lı yaşlarda sık sık olan baş ağrıları nedeniyle hastaneye başvurdu. Bakılan tansiyonu 150/100 geldi
Tansiyonunuz yüksek bir bakalım denerek kalp böbrek tetkikleri yapıldı. Herhangi bir neden görülmüyor Ahmet Bey size ilaç başlayacağız denildi
Doktoru bu hem de son geliştirilen ilaçlardan demişti. Ahmet bey ilacını düzenli kullanmaya başladı.
Ahmet Bey’in tansiyonu bir ilaçla yaklaşık 2 sene düzenlendi. Tansiyonları ara ara yüksek çıkıyordu
Tekrar doktoruna başvurdu. Ahmet Bey tek ilaç size yetmiyor diyerek 2. tansiyon ilacı başlandı
Hocam yok mu bunun tedavisi derken koridordan başka bir hasta içeri girdi. İçeride süresi dolmuştu anlaşılan, neyse 2 ilaçla devam edecekti artık
Bu arada kan vermişti Ahmet Bey şekeri sınırdaymış. Bir ilaçta bunun için eklendi
Ahmet Bey 3 ilaç ile devam ederken arada mide ağrıları olmuştu. Kolay, bir mide koruyucu başlayalım denildi. İlaç sayısı 4 olmuştu
Yaş bu arada 50’ye dayanmıştı.
Sırtında bir ağrı vardı. Tetkik yapıldı. Kemik erimesi başlangıcı var ilaç başlayalım denildi. Ahmet Bey artık alışmıştı 5 ilaçla devam ediyordu
1-2 senede böyle devam ederken kontrolde şeker ve kolesterol değerleri hafif yükselmiş. 2 ilaç daha eklendi
7 olmuştu ilaç sayısı. Ahmet Bey güzel bir kap buldu ilaçları karıştırıyordu yoksa
7 ilaçla devam ederken yaş 60’lara gelmişti
Nefes darlığı vardı. Yapılan kontrollerde kalp yetmezliği teşhisi konuldu. 2 ilaç eklendi. Bu arada hafızası da zayıflamaya başlamıştı. Alzheimer başlangıcı denilerek 2 ilaç da ona başlanmıştı.
İlaçları 9’u bulmuştu
Artık 65’li yaşlardaydı. Bir poşet ilaçla geziyordu Ahmet Bey
Şöyle bir düşündü, 25 yılın muhasebesini yaptı
Kafası karışıktı
Ben tüm ilaçları doktorların önerdiği gibi kullandım
Ama hiç hastalıklarım geriye doğru gitmedi, ilaç sayısı hep arttı dedi kendi kendine
Halbuki doktorların verdiği ilaçlar hep son bulunanlardandı
Acaba nerede hata yaptım dedi düşündü düşündü
Gece de ilerlemişti, sakın beni bu ilaçlar hasta etmiş olmasın diye düşünürken uyuyakaldı…
Sabah uyandığında saat 9’du telaşlandı saat 8’deki ilacının saati geçmişti…

 


shutterstock_104586299-1200x800-1.jpg
13/Kas/2020

Paketli Sütlerdeki Tehlikeler Nelerdir?

1930’larda Dr. Francis M. Pottenger, kortizonlar ile ilgili kediler üzerinde bir çalışma yürütüyormuş. Kedilerin böbrek üstü bezlerini ameliyat ile çıkarıp incelemeler yapıyormuş. Kedilerde ameliyat sırasında çok komplikasyon olurmuş ve bunu engellemek için kedileri bilinen en iyi beslenme çeşiti olan pişmiş etler ile besliyormuş. Zamanla Dr. Pottenger kedilere pişmiş et yetiştirememeye başlamış ve kedilere çiğ et vermeye başlamış. Tesadüfi olarak başladığı bu beslenme ile kedilerde komplikasyonların azaldığını gözlemlemiş ve bunun üzerine bir deney yapmaya karar vermiş.
900 adet kedi almış ve bunları 4 nesil boyunca izlemiş. Kedileri gruplara ayırmış. Gruplara ayrı ayrı çiğ süt, pastörize süt, pişmiş et, işlenmiş pişmiş et, süt tozu, şekerli süt vermiş ve tüm sonuçları video ile kaydetmiş.
Çiğ süt ve çiğ et ile beslenen gruplar bariz bir şekilde diğer gruplardan sağlıklı olmuş.
Pastörize süt, süt tozu, şekerli süt, pişmiş et grubunda şu bulgular gözlenmiş
Kuvvetsizlik
Denge kaybı, koordinasyon bozukluğu
Sinirlilik, agresiflik
Erkeklerde normalden çok uysallık, dişilerde saldırganlık
Gözde ve tüm vücutta allerjiler
Diş gelişiminde gecikme, kemiklerde güçsüzlük,
Enerji azlığı
Deneyin asıl ilginç olan kısmı 2. 3.ve 4. nesilde ortaya çıkmış
2. ve 3. nesilde tüm bulgular ilerlemeye başlamış. 2. nesilde çiğ beslenen grupta yavrular ortalama 200 gram doğarken pastörize süt grubunda yavrular ortalama 160 gram olarak doğmuşlar.
Pastörize süt grubunda 2. ve 3. nesilde kemik gelişimi gerilemiş ve yavrular gelişimi tamamlanmamış kemiklerle doğmuşlar. Ve doğurganlık zamanla azalmış. Pastörize süt grubunda 4. nesil doğmamış ve deney sonlandırılmak zorunda kalmış.

UHT Sütler

Gıda endüstrisinin sütü işlemlerden geçirip paketlerken sizce amacı daha sağlıklı bir ürün ortaya koymak mı❓
Tabii ki amaç daha sağlıklı bir ürün ortaya koymak değil
Amaç uzun süre oda sıcaklığında saklanabilen, kolay kolay bozulmayan, daha beyaz, daha akışkan, süt yağının daha kârlı kaymak, tereyağı gibi ürünlerde kullanabildiği, ağıza pürtüklerin gelmediği velhasıl daha çok satılıp daha çok kar elde edilebilen bir süt oluşturmak.
Ama bunu daha sağlıklı ve daha temiz kılıfına uyduruyorlar ki halkta karşılığı olsun
İnsanları enfeksiyonlar ile korkutuyorlar. Halbuki pastörize süt ve UHT süt ile de bildirilmiş enfeksiyonlar hatta salgınlar var.
Biyolojik bir sıvı olan yani bir canlıdan elde edilmiş, mizacı karakteri olan sütün yolculuğuna bakalım (daha doğrusu çilesine)
Süt üreticiden alınırken açıkça söylenmese de birçok üretici biliyor ki içerisine katkı maddesi bu aşamada atılmaya başlıyor. Daha sonra fabrikaya gelen sütün önce yağı ayrıştırılıyor, sonra yağlı, yağsız, light çeşitlerine göre belirli oranlarda alınan yağ süte geri ekleniyor. Tabi ancak %20’lik kısmı. Kalan kısımları kaymak gibi katma değeri yüksek başka ürünlerde kullanıyor. Ardından ağıza pürtükler gelmesin diye 60 °C ve çok yüksek basınç altında (150-200 bar) homojenizasyon işlemine tabi tutuluyor. Bundan sonra mikroorganizmaların tamamen yok edilmesi(faydalı, zararlı hepsi gidiyor) için çok yüksek sıcaklık (140 °C) ve 5 bar basınç altında UHT yöntemi uygulanıyor.
Bizim gariban sütümüzde sıcaklık, basınç, ayrıştırılma, katkı maddeleri derken geri dönüşümsüz kimyasal bağlar oluşuyor, protein yapıları bozuluyor, aminoasitlerinin bağları etkileniyor sonuçta tüm canlılığını kaybediyor
Soruyorum siz süt olsanız bu kadar baskıdan sonra ne olurdunuz, bir hissetmeye çalışın
Sonuçta elimizde daha beyaz renkli, daha kıvamlı, bazılarına göre daha lezzetli bir sıvı oluştu. Peki bu süt mü?
Değil çünkü herkes bilir ki bu sütten yoğurt mayalansa tutmaz, bu süt limon ile kesilmez, kaynatsan üzerinde kaymak oluşmaz, bozulurken bile ekşimez
Kaynatılan çiğ sütten ise yoğurt yapılır, limon ile kesilir, üzerinde kaymak oluşur, bozulurken ekşir.

Peki Ne YapmalıyızAnlayacağınız üzere uzun raf ömürlü UHT sütlerden uzak durmanızı öneririm.
Çiğ süt konusuna gelecek olursak bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığı güzel bir çalışma yürütüyor. İşletmeleri 6 ayda 1 denetleyerek (brusella ve tüberküloz) Hastalıktan Ari İşletme sertifikası veriyor. Ancak bu sertifikayı alanlar çiğ süt satışı yapabiliyorlar.
Yapmanız gereken soğuk zincire dikkat eden, sertifikası olan, ineklerine hazır yem yedirmeyen daha verimli olsun diye hayvanlara antibiyotik vermeyen vicdanlı bir süt tedarikçisi bulmak. Veya güvendiğiniz komşunuz vs gibi bir süt üreticisi varsa ondan da temin edebilirsiniz
Sütü güvenilir bir yerden temin ettiniz daha sonra sütü kaynatarak kullanmalıyız. Kaynatma uzun süre olmamalı, kaynama derecesine gelince altı kapatılmalıdır. Evet kaynatma da belirli bir miktar mineral, vitamin kaybına neden olur. Ama süt yine de süt olma özelliğini korur.
Mesela bu sütü bekleterek üzerindeki kaymağı bal ile afiyetle tüketebilirsiniz
Sütü direk kullanımdan daha çok mayalandırarak kullanmanızı tavsiye ederim. Yani kefir veya yoğurt olarak. Mayalandığı için sindirimi daha kolaydır, probiyotik özelliği de güçlüdür. Eğer sütü direk tüketeceksek de bal, nane, çörek otu, tarçın, zencefil, zerdeçal, karanfil gibi dengeleyicilerden sevdiğimiz herhangi birisini ilave ederek tüketmek sindirim açısından daha güzel olur.
Süt ve süt ürünlerinden özellikle bağırsak problemi olanlar, allerjileri olanlar, cilt rahatsızlığı yaşayanlar, balgam, öksürük gibi solunum sistemi problemi yaşayanlar, romatizmal hastalıkları olanlar uzak durmalıdırlar.

 


shutterstock_104586299-1200x800-1.jpg
13/Kas/2020

Kolesterol Safsatası

Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış diye türkçemizde çok güzel bir atasözü var
1953 yılında yapılan bir çalışma ile yağlar ve kolesterol kalp hastalıklarına neden olmaktadır hipotezi ortaya atıldı. Bilim dünyası ile bu hipotez köpürtüldü. Daha sonra bu çalışmanın yanlış yönleri ortaya koyuldu. Bunun tam tersini gösteren asıl düşük kolesterol değerleri ile birçok hastalığın oluştuğuna dair onlarca çalışma yapıldı.
Fakat göz ardı edildi, çünkü kolesterol kötüdür düşüncesi üzerine milyarlarca dolarlık ilaç ve gıda endüstrisi kurulmuştu. Onlarda kendi çalışmalarını yaptırdılar ve kolesterolün ne kadar kötü bir şey olduğunu anlattılar
Başlığa safsata dedim çünkü, safsata bir düşünceyi ortaya koyarken yapılan yanlış çıkarımlardır
Bu süreç böylece ilerledi ve bizim çıtı pıtı molekülümüz kolesterol modern dünyada neredeyse küfür oldu.

Peki nedir bu kolesterol?

Milyarlarca hücremizin her gün ürettiği,
Bu hücrelerin dayanıklılığını sağlayan ve hücre zarının %40’ını oluşturan,
İnsan beyninin yaklaşık %20’sini oluşturan,
Sinir sisteminin olmazsa olması myelinin %20’sinde bulunan,
Üreme ve diğer hormonların hammaddesi,
Bağışıklık hücreleri savaşçılarının temel maddesi,
Vücutta yağ ve A,D,E,K emilimi gibi birçok görevi olan safranın hammaddesi olan bir molekül
Daha birçok görevi de olan kolesterol nasıl düşman ilan edilebilir?
.
Vücutta en temel işlemlerde yer alan kolesterol ilaçlar ile nasıl kılıçtan geçirilebilir?
.
Burada kolesterol yüksekliği iyidir veya kötüdür diye anlaşılmasın, asıl önemli olan niteliğidir

Kolesterol Değerleri Nasıl Yorumlanmalıdır?

Kolesterolün nasıl yanlışlarla bize anlatıldığından ,kolesterolün bizim için ne kadar değerli bir molekül olduğundan bahsettik
Şimdi de iyi kolesterol kötü kolesterol karmaşasından bahsetmek istiyorum
Aslında bizim testlerle ölçtüğümüz sadece 1 kolesterol molekülü vardır
İyi veya kötü kolesterol diye bir tür yoktur
Kolesterol suda çözünemediği için kan dolaşımında LDL ve HDL adı verilen moleküller(lipoprotein) ile taşınır
LDL karaciğerden hücrelere doğru hücrelerin ihtiyacı olan kolesterolü taşır, HDL ise ters şekilde damar duvarından kolesterolü karaciğere taşır
Testlerde bir total kolesterol değeri, bir LDL-kolesterol değeri, bir de HDL kolesterol değeri vardır
Modern tıp LDL kolesterolü kötü diye anlatır ve düşürmeye çalışır
Ama LDL molekülü sadece kolesterolü hücrelere taşıyan bir araçtır
Bu aracı düşürmeye çalışmak saçmadır
Bize hep kolesterol damarlarda birikir diye anlatılır
Bu da yanlıştır
Damarlarda biriken bozulmuş olan LDL(okside LDL)’dir
Kafanız karışmasın bu LDL bizim test ile ölçtüğümüz değildir.
Okside LDL işi bitmiş bozulmuş ve karaciğere geri götürülen moleküldür


shutterstock_104586299-1200x800-1.jpg
13/Kas/2020

Rafine şekerli gıdaları, abur cuburları, işlenmiş karbonhidrat içeren ekmekleri, pastaları, börekleri yedik

Bunlar bağırsaklardan hızlı emilirler ve kan şekerimizi istemediğimiz hızda yükseltirler

Yükselen kan şekerine karşın pankreastan insülin hormonu salgılanır

Kan şekeri hızla yükselip, üzerine insülinde hızlı tepki verince bu sefer kan şekeri hızla düşer

Düşen kan şekeri etkisiyle yeniden şekerli gıda yeme ihtiyacı oluşur

İşte buna Şeker Kapanı diyoruz. Karnımız toktur ama kan şekerimiz düştüğü için yalancı bir açlık yaşarız

Sürekli acıkıp bir şeyler yeme ihtiyacı duyuyorum diyenlerin yaşadığı durum budur

Peki Şeker Kapanından nasıl kurtuluruz?

Öncelikle rafine şekerli gıdalar, rafine unlu gıdalardan uzak durmalıyız

Tüm yemeklerde bolca salata, yeşillik bulundurmalıyız. Lifli besinler emilimi yavaşlatırlar ve kan şekerinin hızlı yükselmesini önlerler

Yemeklerle beraber Ev yapımı yoğurt tüketilmesi de kan şekerini düzenler. Fakat özellikle et ürünleri ile beraber yoğurt değil yeşillikler tercih edilmelidir

Bir diğer çözüm yolu ise yemek sonrasında bir yemek kaşığı kadar doğal sirkeyi bir bardak su ile beraber içmektir

Sirkeli su yemek sonrasında safra salgılanmasını dengeler, sindirim artıklarını temizler, yemek sonrası yorgunluğu azaltır


shutterstock_104586299-1200x800-1.jpg
13/Kas/2020

Bir çocuk düşünelim. 7-8 yaşlarında biraz yaramaz, etrafı kırıp döken bir çocuk🙇‍♀️🙇
Annenin böyle bir çocuğa yaklaşımı nasıl olmalıdır? Şefkatli bir şekilde neden böyle davranmaması gerektiğini anlatır. Neden yaramazlık yaptığını düşünerek nedenleri ortadan kaldırmaya çalışır. Olumlu davranışları daha çok öğreterek olumsuzları azaltmasını dener. 🙋🙋
Veya hafif, öğretici cezalarla bu davranışlarından uzaklaşması için çabalar
Bunlar şefkatli aklı başında bir annenin yapması gerekenlerdir
Peki çocuk her yaramazlık yaptığında çocuğu tekme tokat döven anneye ne denir?
Anne böyle davransa çocuğun gelişimi nasıl etkilenir?
Çocuk belki belirli bir süre korkudan yaramazlık yapamaz ama sonra çocukta bıraktığı travma neticesinde gelişimi çok daha kötü etkilenir. Geri dönüşümsüz etkiler bile bırakabilir
Aynı şekilde;
Tansiyon yükselince tekme tokat tansiyonu düşürmeye çalışmak, baş ağrısına ağrı kesiciler ile şiddet uygulamak, enfeksiyonlara antibiyotikler ile saldırmak bu şefkatsiz annenin davranışları gibidir
Belirli bir süre baskılasa da sonuçta vücut sarayı büyük zarar görür
Vücudumuza saygı duymak dedik
Saygı şiddet ile olmaz, saygı şefkat ile olur
Saygı desteklemek ile olur baskılamak ile değil…


logobeyaz

Geleneksel bilgileri modern yaklaşımlar ile harmanlayarak şifayı hastalara ulaştırma tutkusuyla, bütüncül tıp alanında en güncel tedavileri uygulama vizyonuyla, ilim, bilim ve hikmet değerleri ile çalışıyoruz.

Bizi Takip Edin

         

Site içeriğinde bulunan bilgiler bilgilendirmek içindir, bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amacıyla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.

© Copyright 2020. Tüm hakları saklıdır.

Randevu Al