fbpx

Paketli Sütlerdeki Tehlikeler Nelerdir?

13 Kasım 2020 by admin
shutterstock_104586299-1200x800-1.jpg

Paketli Sütlerdeki Tehlikeler Nelerdir?

1930’larda Dr. Francis M. Pottenger, kortizonlar ile ilgili kediler üzerinde bir çalışma yürütüyormuş. Kedilerin böbrek üstü bezlerini ameliyat ile çıkarıp incelemeler yapıyormuş. Kedilerde ameliyat sırasında çok komplikasyon olurmuş ve bunu engellemek için kedileri bilinen en iyi beslenme çeşiti olan pişmiş etler ile besliyormuş. Zamanla Dr. Pottenger kedilere pişmiş et yetiştirememeye başlamış ve kedilere çiğ et vermeye başlamış. Tesadüfi olarak başladığı bu beslenme ile kedilerde komplikasyonların azaldığını gözlemlemiş ve bunun üzerine bir deney yapmaya karar vermiş.
900 adet kedi almış ve bunları 4 nesil boyunca izlemiş. Kedileri gruplara ayırmış. Gruplara ayrı ayrı çiğ süt, pastörize süt, pişmiş et, işlenmiş pişmiş et, süt tozu, şekerli süt vermiş ve tüm sonuçları video ile kaydetmiş.
Çiğ süt ve çiğ et ile beslenen gruplar bariz bir şekilde diğer gruplardan sağlıklı olmuş.
Pastörize süt, süt tozu, şekerli süt, pişmiş et grubunda şu bulgular gözlenmiş
Kuvvetsizlik
Denge kaybı, koordinasyon bozukluğu
Sinirlilik, agresiflik
Erkeklerde normalden çok uysallık, dişilerde saldırganlık
Gözde ve tüm vücutta allerjiler
Diş gelişiminde gecikme, kemiklerde güçsüzlük,
Enerji azlığı
Deneyin asıl ilginç olan kısmı 2. 3.ve 4. nesilde ortaya çıkmış
2. ve 3. nesilde tüm bulgular ilerlemeye başlamış. 2. nesilde çiğ beslenen grupta yavrular ortalama 200 gram doğarken pastörize süt grubunda yavrular ortalama 160 gram olarak doğmuşlar.
Pastörize süt grubunda 2. ve 3. nesilde kemik gelişimi gerilemiş ve yavrular gelişimi tamamlanmamış kemiklerle doğmuşlar. Ve doğurganlık zamanla azalmış. Pastörize süt grubunda 4. nesil doğmamış ve deney sonlandırılmak zorunda kalmış.

UHT Sütler

Gıda endüstrisinin sütü işlemlerden geçirip paketlerken sizce amacı daha sağlıklı bir ürün ortaya koymak mı❓
Tabii ki amaç daha sağlıklı bir ürün ortaya koymak değil
Amaç uzun süre oda sıcaklığında saklanabilen, kolay kolay bozulmayan, daha beyaz, daha akışkan, süt yağının daha kârlı kaymak, tereyağı gibi ürünlerde kullanabildiği, ağıza pürtüklerin gelmediği velhasıl daha çok satılıp daha çok kar elde edilebilen bir süt oluşturmak.
Ama bunu daha sağlıklı ve daha temiz kılıfına uyduruyorlar ki halkta karşılığı olsun
İnsanları enfeksiyonlar ile korkutuyorlar. Halbuki pastörize süt ve UHT süt ile de bildirilmiş enfeksiyonlar hatta salgınlar var.
Biyolojik bir sıvı olan yani bir canlıdan elde edilmiş, mizacı karakteri olan sütün yolculuğuna bakalım (daha doğrusu çilesine)
Süt üreticiden alınırken açıkça söylenmese de birçok üretici biliyor ki içerisine katkı maddesi bu aşamada atılmaya başlıyor. Daha sonra fabrikaya gelen sütün önce yağı ayrıştırılıyor, sonra yağlı, yağsız, light çeşitlerine göre belirli oranlarda alınan yağ süte geri ekleniyor. Tabi ancak %20’lik kısmı. Kalan kısımları kaymak gibi katma değeri yüksek başka ürünlerde kullanıyor. Ardından ağıza pürtükler gelmesin diye 60 °C ve çok yüksek basınç altında (150-200 bar) homojenizasyon işlemine tabi tutuluyor. Bundan sonra mikroorganizmaların tamamen yok edilmesi(faydalı, zararlı hepsi gidiyor) için çok yüksek sıcaklık (140 °C) ve 5 bar basınç altında UHT yöntemi uygulanıyor.
Bizim gariban sütümüzde sıcaklık, basınç, ayrıştırılma, katkı maddeleri derken geri dönüşümsüz kimyasal bağlar oluşuyor, protein yapıları bozuluyor, aminoasitlerinin bağları etkileniyor sonuçta tüm canlılığını kaybediyor
Soruyorum siz süt olsanız bu kadar baskıdan sonra ne olurdunuz, bir hissetmeye çalışın
Sonuçta elimizde daha beyaz renkli, daha kıvamlı, bazılarına göre daha lezzetli bir sıvı oluştu. Peki bu süt mü?
Değil çünkü herkes bilir ki bu sütten yoğurt mayalansa tutmaz, bu süt limon ile kesilmez, kaynatsan üzerinde kaymak oluşmaz, bozulurken bile ekşimez
Kaynatılan çiğ sütten ise yoğurt yapılır, limon ile kesilir, üzerinde kaymak oluşur, bozulurken ekşir.

Peki Ne YapmalıyızAnlayacağınız üzere uzun raf ömürlü UHT sütlerden uzak durmanızı öneririm.
Çiğ süt konusuna gelecek olursak bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığı güzel bir çalışma yürütüyor. İşletmeleri 6 ayda 1 denetleyerek (brusella ve tüberküloz) Hastalıktan Ari İşletme sertifikası veriyor. Ancak bu sertifikayı alanlar çiğ süt satışı yapabiliyorlar.
Yapmanız gereken soğuk zincire dikkat eden, sertifikası olan, ineklerine hazır yem yedirmeyen daha verimli olsun diye hayvanlara antibiyotik vermeyen vicdanlı bir süt tedarikçisi bulmak. Veya güvendiğiniz komşunuz vs gibi bir süt üreticisi varsa ondan da temin edebilirsiniz
Sütü güvenilir bir yerden temin ettiniz daha sonra sütü kaynatarak kullanmalıyız. Kaynatma uzun süre olmamalı, kaynama derecesine gelince altı kapatılmalıdır. Evet kaynatma da belirli bir miktar mineral, vitamin kaybına neden olur. Ama süt yine de süt olma özelliğini korur.
Mesela bu sütü bekleterek üzerindeki kaymağı bal ile afiyetle tüketebilirsiniz
Sütü direk kullanımdan daha çok mayalandırarak kullanmanızı tavsiye ederim. Yani kefir veya yoğurt olarak. Mayalandığı için sindirimi daha kolaydır, probiyotik özelliği de güçlüdür. Eğer sütü direk tüketeceksek de bal, nane, çörek otu, tarçın, zencefil, zerdeçal, karanfil gibi dengeleyicilerden sevdiğimiz herhangi birisini ilave ederek tüketmek sindirim açısından daha güzel olur.
Süt ve süt ürünlerinden özellikle bağırsak problemi olanlar, allerjileri olanlar, cilt rahatsızlığı yaşayanlar, balgam, öksürük gibi solunum sistemi problemi yaşayanlar, romatizmal hastalıkları olanlar uzak durmalıdırlar.

 

logobeyaz

Geleneksel bilgileri modern yaklaşımlar ile harmanlayarak şifayı hastalara ulaştırma tutkusuyla, bütüncül tıp alanında en güncel tedavileri uygulama vizyonuyla, ilim, bilim ve hikmet değerleri ile çalışıyoruz.

Bizi Takip Edin

         

Site içeriğinde bulunan bilgiler bilgilendirmek içindir, bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amacıyla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.

© Copyright 2020. Tüm hakları saklıdır.

Randevu Al